Romano&. Fan TR Kurucu
Mesaj Sayısı : 1268 Kayıt tarihi : 27/10/09 Yaş : 27 İsim : Melike Başarı Puanı : 21459 Müzik Türü : Rock
Kişi Sayfası Rep Puanı: Sonsuz
| Konu: Love Be Obliged To Cuma Nis. 09, 2010 12:01 am | |
| Konunun ilk mesajı : Bölüm 1 Leda yine beni uyandırmaya çalışıyordu fakat daha sihirli kelimeyi söylememişti “ Okulda berbat görünmek istemiyorsan duş almalı ve makyaj yapmalısın tatlım.” Okula asla makyaj yapmadan gidemezdim… Hele de okulun ilk gününde! Bu kez Leda’nın bunu söylemesine gerek kalmadan kalktım. Duşumu alıp, giyindim ve tabii en önemlisi makyajımı yapıp çıktım. Leda makyaj yapmamı istemiyordu o da Mary ve Brittany gibi doğal halimle çok daha güzel olduğumu düşünüyordu. Okula yürüyerek gidecektim. Bugün hava güzeldi çiçekler açmıştı ve kelebekler de çiçeklerle bir bütün oluşturuyordu. Bir an kendimi bir yağlı boya tablosunun içinde hissettim ama benim o tablodaki yerim ne idi? O kadar çok düşünmüştüm ki okula geldiğimin farkında bile değildim. Mary bana çarpmasaydı belki de yoluma devam ederdim. Bütün düşüncelerimi sildim. Bugün okulun ilk günüydü ve okulun en güzel kızı bu şekilde görünemezdi. Mary ve Brittany’i inceledim. Mary’nin boyu uzamıştı. Gözleri her zaman ki gibi yosun yeşiliydi ve üzerine biraz daha açık tonlarla aydınlatmıştı dudaklarındaki parlatıcı da dikkatimden kaçmadı ve saçları… Kahverengi, uzun ve dalgalı saçları omuzlarından dökülüyordu. Üzerine pembe bol bir bluz giymişti. Dar belini ortaya çıkaran siyah mini eteği ile mükemmel bir görünüm yakalıyordu. Brittany ise daha sadeydi. Makyaj yapmamıştı! Kahverengi gözleri soluktu – anlaşılan bazılarımızın tatili hiç de iyi geçmemişti – dudakları yine mükemmeldi dolgun ve kırmızımsı bir tona sahipti. Zeytin yeşili tenine her zaman bayılmışımdır. Üzerinde Siyah deri bir ceket vardı. Pantolonuyla çok uyumluydu. “İkinizde harika görünüyorsunuz. Okula yeni gelenler var mı peki?” Yeni erkekler okulumuza lazımdı sonuçta. “ Evet süper bir üçlü var. İsimleri biraz garip ama mükemmeller. Tapılacak kadar!..” “ Okul öğrenci birliği komitesi olarak onları tanımamız gerekiyor değil mi kızlar? “ Üçümüzde okula girdik. Onları hemen fark etmiştim. Okulda tanımadığım kimse yoktu. Tanımadıklarımı da ayırt etmek o kadar zor değildi. İki kız bir erkektiler. Kardeş gibi değillerdi ama birbirlerine çok benziyorlardı. Garip isimleri gerçekten merak etmiştim. İlki sarışındı – benim gibi – uzun sarı saçları sıkıca ve özenle toplanmıştı. Tanrım! Mükemmel bir fiziğe sahipti. Aslında hepsi öyleydi, mükemmel bir insan için en mükemmel vücut ölçülerine sahiptiler. Gözleri maviydi ama bu gözlerin içinde kaybolabilirdiniz. Bu kızın gözlerine bakmak okyanusun ortasında tek başınıza kalmak gibiydi. İkincisi kızıl saçlıydı bununda saçları uzundu. Saçları kararlı omuzlarından dökülüyordu. Gözleri kahverengiydi. Ama bu gözlerde cesaret ve kararlılık vardı. Bu kızın hayatında hiç kaybetmediği belliydi. Dudaklarında kıpkırmızı bir ruj vardı. Bu kız kırmızıyı gerçekten çok seviyordu. Üçüncüsü ise kahverengi saçlıydı. Gözleri maviydi. Gökyüzü gibi uçsuz bucaksız göründü bir an… Sanki onları incelediğimi anlamışçasına gözlerini bana dikti. Gözlerimi gözlerinden ayıramıyordum. Bu bir hücrede hapis kalmak gibiydi. Anahtarı senin elinde değildi ve buradan çıkış yoktu. Acele adımlarla onlara yaklaştık. “ Okulumuza hoş geldiniz. Ben Helen.” Adımı söylediğimde hepsinin gözleri bana kilitlenmişti. “Bunlar da Mary ve Brittany.” Dedim aceleyle. “Sizleri tanımak isteriz.” Sarışın kız öne atıldı. “Ben Flora ve bu Nike” Kızıl saçlı kızı gösterdi. “ve bu da Menelaos.” Bu isimleri bir yerde görmüştüm ama nerede? Ah! Annemin büyük kitabında vardı. Ben 14 yaşımdayken bulmuştum onu ve soy ağacında bu isimler vardı ve de birkaç fotoğraf... İlk okuduğumda garip gelmişti. Annem beni o kitapla görünce o kadar korkmuştu ki.. Kitabı hemen kaldırmıştı. Nedenini anlayamamıştım.Ama annem kesinlikle benden bir şeyler saklıyordu ve bu iyi bir şey değildi. Bu insanlar tehlikeli olabilir miydi yada ölümcül... Bu kızlara korkuyla baktım ve oradan uzaklaştım. Bugün okulu asmak iyi olabilirdi. Mezarlığa gidecektim. Babamı ziyaret etmek belki iyi gelirdi. O kadar hızlı koşuyordum ki… Bir an önce mezarlığa gitmek istiyordum. Babamın mezarını bulduğumda yüzüm sırılsıklamdı. Mezarlığa kadar dayanamamıştım. Gözyaşlarımı tutamamıştım. “Sence annem benden ne saklıyor baba? Leda benden ne saklıyor? Neden saklıyor?” sanki cevap verebilecekmiş gibi onunla konuşuyordum. Sanki oradan kalkacaktı da bana cevap verecekti. Burası beni sakinleştiremiyordu. Orada ölmek istedim. Leda’nın benden bir şeyler saklaması beni o kadar yaralamıştı ki… Bu düşüncelerim bir çıtırtıyla bölündü.
En son "Clariss.& tarafından C.tesi Nis. 17, 2010 12:48 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi | |
|